İtiraf ediyorum: ben bir erteliyiciyim. Bu günümüzde sıkça konuşulan bir kavram olsa da bence yeterince anlaşılmıyor. Erteleme hayatımızdan neler götürüyor? Eğer kazandırdığı bir şey varsa, o da iptal olacak bir projeye hiç başlamamış olmanın kazandırdığı zamandır. Ama başka ne?
Hayatımızdan götürdükleri ise sonsuz bir liste.
38 yaşıma geldim. Gün içinde aklımdan geçen binlerce projeden sadece çok azına başladım, çok daha azını devam ettirdim ve neredeyse hiç birini bitiremedim.
Bu benim hayatımdan neler götürdü? Eğer bir analiz sonucu önüme serilse, muhtemelen ağlamaktan o listeyi okuyamazdım. Şu an nerede olurdum? Nasıl bir hayatım olurdu? Zengin mi olurdum yoksa daha mı fakir? Kaç dil bilirdim? Nereleri görürdüm, nerelerde çalışırdım?
Boşa geçen zamanlarım dolu dolu bir zamana nasıl dönüşebilirdi?
Erteliyiciliğin Bedeli
Sosyal medyada geçirdiğim saçma zamanlar bana ne kattı? İzlediğim filmler ve diziler ne kattı, ne götürdü? İşimde harcadığım saatler gerçekten değer miydi? Sorular uzayıp gidiyor.
Ama asıl mesele şu: Peki ne yapabilirim?
Kitaplar ve videolar bu konuda bir sürü taktik öneriyor. Benim bu taktiklerden en etkili bulduğum şey ise şu: Bir şeyleri yapmaya başlamak.
Başlamak mı? Mükemmeliyetçilik mi?
Bu kulağa klişe gelebilir. “Sorun zaten başlamak” diyebilirsiniz. Benim için işe yarayan şey, mükemmeliyetçiliği bırakmak oldu.
Bir dönem YouTube kanalı açmaya çalıştım. Günlerce en iyi kanal ismini bulmaya çalıştım. Sonra saatlerce en iyi kapak görselini yapmakla uğraştım. Banner için Canva’da vakit harcadım. Bütün enerjimi bu gereksiz detaylara harcadım ve sıra video yapmaya geldiğinde yakıtım tükenmişti.
Tahmin edebileceğiniz gibi, o video hiç bitmedi.
Altında Yatan Neden: Kendini Fazla Önemsemek
Bu başarısızlıkların altında yatan temel nedenin kendimi fazla önemsemek olduğunu fark ettim. Rezil olmaktan, vasat bir şey ortaya koymaktan korkuyordum. Sürekli kendimi yargılayan o iç ses, yaptığım her işe burun kıvırıyordu.
Ve dopamin yakıtıyla çalışıyordum. Yani yalnızca heyecan verici şeylere odaklanıyor, sıkıcı hale gelen her şeyden kaçıyordum.
Artık Ne Yapıyorum?
Artık yapmaya çalışıyorum. Mükemmel olmadan, planlara boğulmadan… Bir video mu yapılacak? Hızlıca yapıp yayınlıyorum. Hatalarımla barıştım.
Bu yazıyı yazarken bile düzeltme yapmadan yazıyorum. Kendim için yazıyorum, kendi merakım için. Okuyanlar çok umurumda değil. İçimdeki çocuğun bir oyuncağı alıp oynaması gibi yazıyorum.
Belki bu yazıyı kimse okumayacak. Ama bir gün çocuklarım okursa, babalarının ne düşündüğünü anlar. Ben babamın düşüncelerini bilmek isterdim.
Sonuç: Kağıttan Gemimi Bırakıyorum
Bu yazı, benim kağıttan gemim. Suyla buluştu ve şimdi akıyor. Gideceği yere kadar gidecek. Belki batacak, belki bir çocuk alıp onunla oynayacak.
Eğer bu yazıya denk geldiysen, sana da iyi oynamalar diliyorum.