Member-only story
Saat gece 01:00. Ve ben 38 yaşındayım. Son zamanlarda sıkça söylediğim bir şey var; “38 yaşındayım.” Her geçen yıl, zamanın ne kadar hızlı geçtiğini daha fazla hissediyorum. Son yıllarda yaşanan değişimler, hız o kadar büyük ki, bu duygu daha da şiddetlendi. Her gün, 100 yıllık değişim yaşanıyormuş gibi. Ve bu değişimlerin içinde kaybolmuş gibi hissediyorum.
Hepimiz biliyoruz ki, her gün yeni bir şey çıkıyor. Yeni bir internet icadı, yapay zeka uygulamaları… Ve evet, bu beni heyecanlandırıyor ama bir o kadar da kaygılandırıyor. “Bunlar işimi elimden alacak mı? Beni esir alacaklar mı?” diye düşünmüyorum aslında. Ama neden bunları etkili bir şekilde kullanmıyorum, diye kendime sormadan edemiyorum. Bir kullansam, kim bilir neler yapacağım, diye düşünmek beni strese sokuyor.
Hep bir eksiklik var gibi hissediyorum. Bir şeyleri kaçırıyormuşum gibi… 17 yaşındaki bir çocuk bir şey başarmış, 19 yaşında bir genç bir iş kurmuş, 22 yaşında birisi şirketini 12 milyon dolara satmış… Ve ben? Hadi diyorum, “Niye boş boş oturuyorum?”
Ama bir diğer ses diyor ki: “Dinginleş, sakinleş. Hiçbir şey bir yere kaçmıyor. Elini al bir bardak çay, pencerenin önüne geç, uzaklara bak.”